...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
+2
rockchu
Harusame
6 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
[[biraz uzun bir şiir ama çok sewiyorum bunu]]
Kasvetli bir gece yarısı, düşünürken zayıf, tasalı
Yabansı, tuhaf sesi üzerine eski, unutulmuş bilgilerin,
Uykunun eşiğinde düşerken başım öne, aniden bir tıkırtı geldi içeriye
Sanki biri usulca vurdu, vurdu kapısına odamın
"Bir ziyaretçi olmalı," diye mırıldandım, "bir ziyaretçi çalıyor kapısını
odamın
Yalnızca bu, başka bir şey değil."
Ah, çok iyi anımsıyorun, solgun bir aralıktı
Ölen her kor bırakıyordu hayaletini döşemeye ayrı ayrı
Nasıl diledim nasıl, bir sabah olsa; -ödünç almak için aradım kitaplarımda
Acının ara verdiği anı boşuna -yitirdiğim Lenore'un verdiği acı-
O eşsiz, ay yüzlü masum kız, meleklerce konmuştu Lenore adı,
Sonsuzluğa karışan o yitik adı
İpeksi mor perdelerin üzgün, kararsız sesi
Ürküttü beni, o güne kadar hissetmediğim bir dehşetti kaplayan içimi
Hızla çarparken yüreğim, sürekli yineledim
"Bir ziyaretçi," dedim, "içeri girmeyi diliyor kapısında odamın
Geç kalmış bir ziyaretçi, girmeyi diliyor kapısında odamın
Hepsi bu, başka bir şey değil"
Ruhuma güç geldi aniden, artık ikircime düşmeden
"Bayım," dedim, "ya da bayan, diliyorum sizden affımı
Ancak şudur olan, uyukluyordum, çalındı kapım,
Çalındı belli belirsiz, kapımı tıkırdatan sizdiniz;
Öyle ki emin olamadım duyduğuma bir tıkırtı" - İşte açtım ardına dek kapımı;
- Yalnızca karanlık, başka bir şey değil
Karanlığın derinliklerini gözledim, uzun süre orada korkuyla merakla bekledim
Şüpheyle düşledim hiçbir ölümlünün düşünmeye cesaret edemeyeceği düşler;
Ama sürekliydi sessizlik ve hiçbir yanıt vermedi
Söylenen tek sözcük, fısıldanan bu addı, "Lenore?"
Fısıldadım, yankı bana fısıldadı yeniden, "Lenore!"
Yalnızca bu, başka bir şey değil.
Odama döndüğümde, bütün ruhum yanıyordu bedenimde.
Yeniden duydum daha güçlü bir tıkırtı,
"Eminim," dedim, "eminim, bu bir şey penceremin kafesindeki;
Bakmalı ne ise oradaki, çözmeli bu sırrı;
Yalnızca rüzgar, başka bir şey değil!
Kepengi açınca, gördüm kanat çırpan telaşla,
Geçmişin kutsal günlerinden gelen heybetli bir kuzgun,
Aldırmadan hiç bana, durup dinlemeden bir dakika,
Bir lord ya da lady edasıyla, tündei odamın kapısına,
Tünedi Pallas büstüne, duran kapımın hemen üstünde;
Tünedi ve oturdu, hepsi bu.
Bu abanoz siyahı kuş takındığı sert, kara ifadeyle,
Döndürdü karamsarlığımı bir gülümsemeye.
Dedim: "Kesinlikle korkak değilsin, kırık olmasına rağmen sorgucun,
Gecenin kıyısından gelen, ölüye benzeyen antik kuzgun,
Söyle nedir gecenin ölüler kıyısındaki adın!"
Dedi: "Hiçbir zaman!"
Şaşırdım bu tuhaf kuşun konuşmasına, böyle açıkça,
Çok kısa ve ilgisiz olmasına rağmen yanıtı;
Katılmadan edemeyiz bu fikre kutsanmamıştır hiç kimse
oda kapısının üstünde bir kuş görmekle;
Kuş ya da canavar tüneyen kapısının üstündeki büste,
anılan "Hiçbir zaman" gibi bir isimle.
Ama kuzgun tek başına oturarak sakin büstün üzerine;
Yalnızca bir sözcük söyledi, o sözcük taşıyordu sanki ruhundan;
Ne tek bir tüyünü kıpırdattı, ne de başka bir şey çıktı ağzından.
Ta ki ben zoraki mırıldanana kadar, "Daha önce diğer arkadaşları uçup gitti;
Yarın o da terk edecek beni, tıpkı uçup giden umutlarım gibi,
Ama kuş dedi: "Hiçbir zaman!"
Ürktüm sessizliği bozan bu yerinde yanıttan,
"Kuşkusuz," dedim, "bildiği bu birkaç sözcüğü,
Öğrenmiş, insafsız belaların kovaldığı mutsuz bir sahipten;
Şarkıları tek nakarat oluncaya kadar kovalanan o mutsuz kişiden.
Öğrenmiş, umudun ağıdı olan şu kederli nakaratı:
"Hiç-hiçbir zaman!"
Ama kuzgun hala döndürüyordu hayalimi gülümsemeye;
Oturdum kuşun, büstün, kapının önündeki koltuğun üstüne;
Gömüldükçe kadife yastığın içine, gömüldüm hayalden hayale,
Düşündüm geçmişten gelen bu uğursuz kuşu;
Geçmişten gelen bu zalim, tuhaf, korkunç, sıkıcı, uğursuz kuşu.
O tekrarladı ilençli sesiyle, "Hiçbir zaman!"
Oturup, tahmine koyuldum tek hece söylemeden kuşa,
Ateşli gözleri kalbimi dağlayan kuşa;
Tahminimi sürdürdüm yaslayarak başımı;
Lambadan süzülen ışığın aydınlattığı yastığın kadife kumaşına,
Lambanın aydınlattığı menekşe moru kadife şekilleniyordu ışıkla;
O hiç yaslanamayacak, ah! Hiçbir zaman, bir daha!
Sanki hava ağırlaştı gizli bir buhurun kokusuyla; sallandı yer,
Ayaksız meleklerin adımlarıyla, ayak sesleri dönüştü tüy kaplı zeminde
çıngırak seslerine.
"Zavallı," diye bağırdım kendime, "Tanrın gönderdi bu iksiri sana
melekleriyle,
Unutasın diye bir an Lenore'un anılarını.
İç, kana kana iç bu ilacı, unut artık şu yitik Lenore'un aşkını!"
Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
"Peygamber!" dedim, "ilençli varlık! -kuş ya da şeytan, yine peygamber!-
Bir kışkırtıcı mıydı seni gönderen, ya da fırtına mı bu kıyıya getiren,
Yine de çok cesursun bu ıssız, büyülenmiş yerde-
Korkunun terk etmediği bu evde -yalvarırım bana doğruyu söyle-
Var mı? Var mı umar Tur-i Sina'da? -söyle- yalvarırım söyle!"
Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
"Peygamber!" dedim, "ilençli varlık! -kuş ya da şeytan, yine peygamber!-
Üzerimizde uzanan cennet adına, ikimizin inandığı tanrı adına;
Söyle bu hüzün yüklü ruha, o uzak cennette,
Sarılabilecek miyim, meleklerin Lenore diye adlandırdığı o kutsal kıza?
Sarılabilecek miyim meleklerin Lenore diye andığı o eşsiz, ay yüzlü kıza?
Kuzgun dedi: "Hiç - hiçbir zaman!"
"Bu sözcük ayrılığımıza işaret olsun kuş ya da iblis!" diye bağırdım.
"Geri dön fırtınana, dön gecenin ölüler kıyısındaki diyarına!
Tek bir kara tüyünü bile bırakma, işareti olarak ruhunun söylediği o yalanın!
Yalnızlığımı bozma! Kapımın üstündeki büstü terk et!
Gaganı çıkar yüreğimden, bedenini kapıdan al git!"
Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
Kuzgun bir an olsun ayrılmadı, oturdukça oturdu,
Oturdukça oturdu oda kapımın hemen üstündeki Pallas büstünde;
Benziyordu gözleri hayal kuran bir şeytanın görüntüsüne,
Vuruyordu kara gölgesini yere lambadan yansıyan ışık;
Kapalı kaldı ruhum bu kara gölgenin içinde,
Kurtulamayacak - Hiçbir zaman
Kasvetli bir gece yarısı, düşünürken zayıf, tasalı
Yabansı, tuhaf sesi üzerine eski, unutulmuş bilgilerin,
Uykunun eşiğinde düşerken başım öne, aniden bir tıkırtı geldi içeriye
Sanki biri usulca vurdu, vurdu kapısına odamın
"Bir ziyaretçi olmalı," diye mırıldandım, "bir ziyaretçi çalıyor kapısını
odamın
Yalnızca bu, başka bir şey değil."
Ah, çok iyi anımsıyorun, solgun bir aralıktı
Ölen her kor bırakıyordu hayaletini döşemeye ayrı ayrı
Nasıl diledim nasıl, bir sabah olsa; -ödünç almak için aradım kitaplarımda
Acının ara verdiği anı boşuna -yitirdiğim Lenore'un verdiği acı-
O eşsiz, ay yüzlü masum kız, meleklerce konmuştu Lenore adı,
Sonsuzluğa karışan o yitik adı
İpeksi mor perdelerin üzgün, kararsız sesi
Ürküttü beni, o güne kadar hissetmediğim bir dehşetti kaplayan içimi
Hızla çarparken yüreğim, sürekli yineledim
"Bir ziyaretçi," dedim, "içeri girmeyi diliyor kapısında odamın
Geç kalmış bir ziyaretçi, girmeyi diliyor kapısında odamın
Hepsi bu, başka bir şey değil"
Ruhuma güç geldi aniden, artık ikircime düşmeden
"Bayım," dedim, "ya da bayan, diliyorum sizden affımı
Ancak şudur olan, uyukluyordum, çalındı kapım,
Çalındı belli belirsiz, kapımı tıkırdatan sizdiniz;
Öyle ki emin olamadım duyduğuma bir tıkırtı" - İşte açtım ardına dek kapımı;
- Yalnızca karanlık, başka bir şey değil
Karanlığın derinliklerini gözledim, uzun süre orada korkuyla merakla bekledim
Şüpheyle düşledim hiçbir ölümlünün düşünmeye cesaret edemeyeceği düşler;
Ama sürekliydi sessizlik ve hiçbir yanıt vermedi
Söylenen tek sözcük, fısıldanan bu addı, "Lenore?"
Fısıldadım, yankı bana fısıldadı yeniden, "Lenore!"
Yalnızca bu, başka bir şey değil.
Odama döndüğümde, bütün ruhum yanıyordu bedenimde.
Yeniden duydum daha güçlü bir tıkırtı,
"Eminim," dedim, "eminim, bu bir şey penceremin kafesindeki;
Bakmalı ne ise oradaki, çözmeli bu sırrı;
Yalnızca rüzgar, başka bir şey değil!
Kepengi açınca, gördüm kanat çırpan telaşla,
Geçmişin kutsal günlerinden gelen heybetli bir kuzgun,
Aldırmadan hiç bana, durup dinlemeden bir dakika,
Bir lord ya da lady edasıyla, tündei odamın kapısına,
Tünedi Pallas büstüne, duran kapımın hemen üstünde;
Tünedi ve oturdu, hepsi bu.
Bu abanoz siyahı kuş takındığı sert, kara ifadeyle,
Döndürdü karamsarlığımı bir gülümsemeye.
Dedim: "Kesinlikle korkak değilsin, kırık olmasına rağmen sorgucun,
Gecenin kıyısından gelen, ölüye benzeyen antik kuzgun,
Söyle nedir gecenin ölüler kıyısındaki adın!"
Dedi: "Hiçbir zaman!"
Şaşırdım bu tuhaf kuşun konuşmasına, böyle açıkça,
Çok kısa ve ilgisiz olmasına rağmen yanıtı;
Katılmadan edemeyiz bu fikre kutsanmamıştır hiç kimse
oda kapısının üstünde bir kuş görmekle;
Kuş ya da canavar tüneyen kapısının üstündeki büste,
anılan "Hiçbir zaman" gibi bir isimle.
Ama kuzgun tek başına oturarak sakin büstün üzerine;
Yalnızca bir sözcük söyledi, o sözcük taşıyordu sanki ruhundan;
Ne tek bir tüyünü kıpırdattı, ne de başka bir şey çıktı ağzından.
Ta ki ben zoraki mırıldanana kadar, "Daha önce diğer arkadaşları uçup gitti;
Yarın o da terk edecek beni, tıpkı uçup giden umutlarım gibi,
Ama kuş dedi: "Hiçbir zaman!"
Ürktüm sessizliği bozan bu yerinde yanıttan,
"Kuşkusuz," dedim, "bildiği bu birkaç sözcüğü,
Öğrenmiş, insafsız belaların kovaldığı mutsuz bir sahipten;
Şarkıları tek nakarat oluncaya kadar kovalanan o mutsuz kişiden.
Öğrenmiş, umudun ağıdı olan şu kederli nakaratı:
"Hiç-hiçbir zaman!"
Ama kuzgun hala döndürüyordu hayalimi gülümsemeye;
Oturdum kuşun, büstün, kapının önündeki koltuğun üstüne;
Gömüldükçe kadife yastığın içine, gömüldüm hayalden hayale,
Düşündüm geçmişten gelen bu uğursuz kuşu;
Geçmişten gelen bu zalim, tuhaf, korkunç, sıkıcı, uğursuz kuşu.
O tekrarladı ilençli sesiyle, "Hiçbir zaman!"
Oturup, tahmine koyuldum tek hece söylemeden kuşa,
Ateşli gözleri kalbimi dağlayan kuşa;
Tahminimi sürdürdüm yaslayarak başımı;
Lambadan süzülen ışığın aydınlattığı yastığın kadife kumaşına,
Lambanın aydınlattığı menekşe moru kadife şekilleniyordu ışıkla;
O hiç yaslanamayacak, ah! Hiçbir zaman, bir daha!
Sanki hava ağırlaştı gizli bir buhurun kokusuyla; sallandı yer,
Ayaksız meleklerin adımlarıyla, ayak sesleri dönüştü tüy kaplı zeminde
çıngırak seslerine.
"Zavallı," diye bağırdım kendime, "Tanrın gönderdi bu iksiri sana
melekleriyle,
Unutasın diye bir an Lenore'un anılarını.
İç, kana kana iç bu ilacı, unut artık şu yitik Lenore'un aşkını!"
Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
"Peygamber!" dedim, "ilençli varlık! -kuş ya da şeytan, yine peygamber!-
Bir kışkırtıcı mıydı seni gönderen, ya da fırtına mı bu kıyıya getiren,
Yine de çok cesursun bu ıssız, büyülenmiş yerde-
Korkunun terk etmediği bu evde -yalvarırım bana doğruyu söyle-
Var mı? Var mı umar Tur-i Sina'da? -söyle- yalvarırım söyle!"
Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
"Peygamber!" dedim, "ilençli varlık! -kuş ya da şeytan, yine peygamber!-
Üzerimizde uzanan cennet adına, ikimizin inandığı tanrı adına;
Söyle bu hüzün yüklü ruha, o uzak cennette,
Sarılabilecek miyim, meleklerin Lenore diye adlandırdığı o kutsal kıza?
Sarılabilecek miyim meleklerin Lenore diye andığı o eşsiz, ay yüzlü kıza?
Kuzgun dedi: "Hiç - hiçbir zaman!"
"Bu sözcük ayrılığımıza işaret olsun kuş ya da iblis!" diye bağırdım.
"Geri dön fırtınana, dön gecenin ölüler kıyısındaki diyarına!
Tek bir kara tüyünü bile bırakma, işareti olarak ruhunun söylediği o yalanın!
Yalnızlığımı bozma! Kapımın üstündeki büstü terk et!
Gaganı çıkar yüreğimden, bedenini kapıdan al git!"
Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!"
Kuzgun bir an olsun ayrılmadı, oturdukça oturdu,
Oturdukça oturdu oda kapımın hemen üstündeki Pallas büstünde;
Benziyordu gözleri hayal kuran bir şeytanın görüntüsüne,
Vuruyordu kara gölgesini yere lambadan yansıyan ışık;
Kapalı kaldı ruhum bu kara gölgenin içinde,
Kurtulamayacak - Hiçbir zaman
Harusame- Aktif üye
- Mesaj Sayısı : 226
Yaş : 35
Nerden : ...Nihilistan...
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 13/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
sonunda belki bir umut ışığı görürüm deyip baştan sona okudum ama yok ...
hayalleri olmayanın kanatları olmalı demişler umutları olmayanın neyi olursa olsun kar etmez insanın umutsuzluğa sürüklüyor bu şiir en azından bende o hissi uyandırdı şiir olarak güzel ama verdiği duygu belkide dünyada verilebilecek duyguların en acısından.
hayalleri olmayanın kanatları olmalı demişler umutları olmayanın neyi olursa olsun kar etmez insanın umutsuzluğa sürüklüyor bu şiir en azından bende o hissi uyandırdı şiir olarak güzel ama verdiği duygu belkide dünyada verilebilecek duyguların en acısından.
rockchu- Anitoryum Fansub
- Mesaj Sayısı : 809
Yaş : 36
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 08/03/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
eh bu adam böyle(poe)...herkes beğenmek zorunda değil saygı duyuyorum....ama beni umutsuzluğa sürüklemiyor...bakış açına bağlı...her neyse..
Harusame- Aktif üye
- Mesaj Sayısı : 226
Yaş : 35
Nerden : ...Nihilistan...
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 13/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
tabi canım yani birisi bir şeye bakar ne güzel der birisi çıkar hiç beğenmez animeler gibi ruh halim pek iç açıcı olmadığından en ufak şeyden bile umutsuzluk kapmam da normal.
rockchu- Anitoryum Fansub
- Mesaj Sayısı : 809
Yaş : 36
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 08/03/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
yani....en azından okuyup yorum yapmışsın o da yeter
Harusame- Aktif üye
- Mesaj Sayısı : 226
Yaş : 35
Nerden : ...Nihilistan...
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 13/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
çok güzel bir şiir cidden zevkin çok güzel... Adamında kalemi çok güçlüymüş... Teşekkürler paylaşım için...
Unde®kaN- Süper Animeci
- Mesaj Sayısı : 659
Yaş : 31
Nerden : İstanbul / Beylikdüzü
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 30/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
şiir okumayı sevmem ama baştan sona hepsini okudum gerçektende çok güzel bir şiir. poe bu işi biliyor
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
teşekkür ederimUnde®kaN demiş ki:çok güzel bir şiir cidden zevkin çok güzel... Adamında kalemi çok güçlüymüş... Teşekkürler paylaşım için...
Harusame- Aktif üye
- Mesaj Sayısı : 226
Yaş : 35
Nerden : ...Nihilistan...
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 13/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
hehe Poe iyidir yalantis demiş ki:şiir okumayı sevmem ama baştan sona hepsini okudum gerçektende çok güzel bir şiir. poe bu işi biliyor
Harusame- Aktif üye
- Mesaj Sayısı : 226
Yaş : 35
Nerden : ...Nihilistan...
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 13/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
Çevirisi kimin merak ettim. Çünkü belli başlı yazarlar (Ki Poe da onlardan biri) çevrilemiyor doğru düzgün, anlamını kaybediyor. Shakespeare ve Poe gibi amcaların eserlerinin İngilizceden İngilizceye bile çevrildiğini düşünürsek mantıklı
Malkav- Mesaj Sayısı : 14
Kayıt tarihi : 18/05/09
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
ya bu çeviri kime ait hatırlamıyorum...
1şeyi kendi dilinde okumak en güzelidir tabi ama o kadar ingilizcem yok benim ehh doğaldır sağlam amcalar onlar xD
1şeyi kendi dilinde okumak en güzelidir tabi ama o kadar ingilizcem yok benim ehh doğaldır sağlam amcalar onlar xD
Harusame- Aktif üye
- Mesaj Sayısı : 226
Yaş : 35
Nerden : ...Nihilistan...
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 13/07/08
Geri: ...Kuzgun(The Raven)... [[Edgar Allan Poe'dan]]
wayy be görüdüklerime inanamıyorum şoke oldum
beethoveni de gördüm ama açıkçası bu kadarını da tahmin etmemiştim. facebook ta bile bu güne kadar birinin poe dan bahsettiğini görmezken burada birilerinin poe hakkından paylaşım yapması çok hoş yaa. ben edgar allan poe' yu uzun zamandır okuyorum. onunla ilgi söylenebilecek çok şey var ama anlam karşaması yaratması çok olası
poe okuyan biri iseniz bu tür tabirlere ikilemlere hazır olmalısınız ben zun uğraşlar ve zorluklarla bulduğum bir kitabını bitirine kadar çok çabalamak zorunda kalmıştım örneğin. öyle bir kaleme alışı varki öykülerini ve hikayelerini bazı cümleleri bir okuyuşta anlayamaya biliyor sunuz
sende birşeyler var diceksiniz şimdi bana ama inanmaz iseniz bir okuyunda görün ben bir sayfa yazıyı okuyana kadar 30 dk. fln bir hikayesini ( ki kısa öyküler yazar) bitirene kadar çıldırmaktan 1 günde bitirdiğim olmuştu. böyle bir üstadın kitapları okunmaz da ne yapılır.
öyle bir isimki poe yazdığı öykülerde (genelde cinayet türlerini seviyorum) sonuca gidemezsiniz tahmin edemezsiniz yani hani o sonucunu önceden gördüğünüz kıytırık hikayeler değildir yazdıkları
söylencek çok şey var poe için güzel bir şiir i paylaşılmış teşekkürler.
ben sizlere öneri olarak
ölümcül öyküler kitabını ve öykü olarak da ;
morgue sokağı cinayeti ni öneriyorum.
bahsettiğim kitabın çevirmenliğini hamide koyukan yapmış ...
şimdiden keyifli vakitler...
beethoveni de gördüm ama açıkçası bu kadarını da tahmin etmemiştim. facebook ta bile bu güne kadar birinin poe dan bahsettiğini görmezken burada birilerinin poe hakkından paylaşım yapması çok hoş yaa. ben edgar allan poe' yu uzun zamandır okuyorum. onunla ilgi söylenebilecek çok şey var ama anlam karşaması yaratması çok olası
poe okuyan biri iseniz bu tür tabirlere ikilemlere hazır olmalısınız ben zun uğraşlar ve zorluklarla bulduğum bir kitabını bitirine kadar çok çabalamak zorunda kalmıştım örneğin. öyle bir kaleme alışı varki öykülerini ve hikayelerini bazı cümleleri bir okuyuşta anlayamaya biliyor sunuz
sende birşeyler var diceksiniz şimdi bana ama inanmaz iseniz bir okuyunda görün ben bir sayfa yazıyı okuyana kadar 30 dk. fln bir hikayesini ( ki kısa öyküler yazar) bitirene kadar çıldırmaktan 1 günde bitirdiğim olmuştu. böyle bir üstadın kitapları okunmaz da ne yapılır.
öyle bir isimki poe yazdığı öykülerde (genelde cinayet türlerini seviyorum) sonuca gidemezsiniz tahmin edemezsiniz yani hani o sonucunu önceden gördüğünüz kıytırık hikayeler değildir yazdıkları
söylencek çok şey var poe için güzel bir şiir i paylaşılmış teşekkürler.
ben sizlere öneri olarak
ölümcül öyküler kitabını ve öykü olarak da ;
morgue sokağı cinayeti ni öneriyorum.
bahsettiğim kitabın çevirmenliğini hamide koyukan yapmış ...
şimdiden keyifli vakitler...
_EzMoGe_- Yeni Üye
- Mesaj Sayısı : 30
Yaş : 38
Nerden : Translyvania
Ruh Hali :
Kayıt tarihi : 28/08/09
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz